HIV/AIDS toplum sağlığını önemli oranda etkileyen bulaşıcı bir hastalıktır. AIDS; insan bağışıklık eksikliği virüsü (HIV)’nun bağışıklık sistemine yaptığı hasardan kaynaklanan bir durum olup; "edinilmiş bağışıklık yetersizliği sendromu" ile ifade edilir.
Birleşmiş milletlerin AIDS konusunda mücadele eden kuruluşu UNAIDS ‘e göre HIV tanımlandığı 1981 yılından bu yana yaklaşık 78 milyon milyon kişiye bulaşmış olup, 35 milyon kişi bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Günümüzde ise Dünya’da HIV/AIDS ile yaşayan kişi sayısı yaklaşık 36. milyondur. Dünyada her gün 5000 kişi yeni enfeksiyon tanısı almaktadır. 2017 yılında 940 bin kişi hayatını kaybetmiştir.
Ülkemizde Sağlık Bakanlığı Aralık 2016 verilerine göre 14695 HIV/AIDS hastası vardır. Ancak hastalığa ilişkin farkındalığın artması, tam ve tedavi hizmetlerindeki gelişmeler, sağlık kurumlarına erişimin artması yanında, toplum yapısındaki değişiklikler göç, turizm, ticari ilişkiler vb. nedenlerle vaka sayısında artışın hızlanmakta olduğu öngörülmektedir.
Yapılan çalışmalar sayesinde hastaların %75’i durumlarını bilmektedir. Geri kalan 9 milyondan fazla kişi hala HIV taşıdığından habersiz yaşamaktadır.
Hastalığın en önemli özelliği semptom vermeksizin yıllarca vücutta bulunması ve kişilerin sağlıklı görünmesidir. Virüsle ilk karşılaşıldığında ortaya çıkan semptomlar (Ateş, üşüme-titreme, boğaz ağrısı, gece terlemeleri, kilo kaybı, yorgunluk, eklem-kas ağrısı, lenf bezlerinde şişme, ciltte döküntü vb.) çok silik olup, çoğu zaman gribal enfeksiyon olarak değerlendirilebilmektedir. Yıllar sonra bağışıklık sisteminin zayıflaması ile daha özgül semptomların başladığı dönemde tanımlanması daha kolay olmakla birlikte hastalık artık ileri evreye ulaşmış olup, tedavi olma şansı azalmaktadır. Bu arada hastalık birçok kişiye bulaşabilmektedir. Bulaş zincirinin kırılması ve tedavi için uygun dönemde hastalığın tanımlanabilmesi çok kritik bir durumdur.
Sürekli yorgunluk, ateş, gece terlemeleri, kilo kaybı, uzun süreli geçmeyen İshal, ağız ve dil üzerinde beyaz lekeler, lenf nodlarında şişme, bulanık görme, kuru öksürük, nefes darlığı, yutmada güçlük-ağrı gibi semptomlar riskli bireylerde AIDS akla getirebilir. Yine bazı kanserler, tüberküloz tanısı da arka planda AIDS varlığını düşündürür.
Hastalığın kesin tedavisi bulunmamakla birlikte, günümüzde mevcut tedavi seçenekleri ile yaşam kalitesi ve süresi bakımından çok iyileşmiş, ölümler %51 oranında azalmıştır. Bununla birlikte hastalıktan korunma hala en öncelikli konudur. Koruyucu bir aşısı bulunmamaktadır. Bulaşma yolu en sık korunmasız cinsel temas, ikinci olarak ise damar içi madde kullananların ortak paylaştığı enjektörler ile olmaktadır. Anneden bebeğe; doğum sırasında veya emzirme sırasında geçebilir. Öte yandan epitel bütünlüğü bozulmammış cilt teması, el sıkışmak, sarılmak, birlikte yemek yemek, aynı tuvaletin kullanımı gibi sosyal ilişkiler ile bulaşmaz.
Hastalıkla mücadelede; toplumsal farkındalığın artırılması, hastalığının bulaşma yolları, riskli olan kişilerin test yaptırmaları ve tanı alan hastaların ise tedavi olmaları konusunda bilinçlendirilmeleri, bilgilendirilmeleri çok önemlidir. Ülkemizde tanı ve tedaviye erişim herkes için sağlanmış durumdadır.
2018 yılı Dünya AIDS günü teması ‘durumunuzu bilin’ olarak belirlenmiş olup, kişileri HIV durumlarını bilmeleri konusunda teşvik ediyor. Test yaptırarak durumunuzdan haberdar olabilirsiniz. Bulaş zinciri de ancak bu şekilde kırılabilir.