Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Neonatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özge AYDEMİR COVID-19 Pandemisinde Yenidoğan Sağlığı: Doğum, Bebek Bakımı ve Emzirme üzerine merak edilenleri anlattı.
Aralık 2019'da Çin'in Wuhan şehrinde hızla yayılan ağır pnömoni salgını ortaya çıkmış ve hastalık etkeni olarak yeni bir koronovirüs tipi [“Severe Acute Respiratory Syndrome coronavirus 2” (SARS-CoV-2)] tanımlanmıştır. Solunum yolu şikayetlerinin ön planda olduğu bu sistemik viral hastalık Koronovirus Hastalığı 2019 (COVID-19) olarak isimlendirilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü Mart 2020’de COVID-19 salgınının tüm dünyayı tehdit eden bir pandemi haline geldiğini ilan etmiştir. COVID-19 enfeksiyonu orta yaş ve üzeri erişkinlerde daha ağır klinikle ölümcül seyretmektedir. Çocuklarda kronik sağlık sorunlarının daha az oluşu, bağışıklık sistemi ve virüsün vücuda girişinde rol oynayan reseptörlerindeki farklılıklar nedeniyle COVID-19 enfeksiyonu daha az görülmekte ve hastalık hafif seyirli olmaktadır.
Yaşamın ilk 28 gününü kapsayan yenidoğan dönemi çocukluk çağının en hassas dönemi olarak kabul edilmektedir. Yenidoğan bebekler özellikle de prematüreler bağışıklık sistemleri henüz olgunlaşmadığı için enfeksiyonlar açısından yüksek risk altındadır. Annenin gebeliği sırasında geçirdiği enfeksiyonlar da bebeği çeşitli şekillerde etkileyebilmektedir. Enfeksiyonların bebek üzerine etkileri gebeliğin hangi evresinde geçirildiğine göre değişkenlik gösterir. Gebeliğin ilk üç ayında geçirilen enfeksiyonlar düşük, doğumsal anomaliler ve anne karnında büyümenin yavaşlamasına yol açarken son aylarda geçirilen enfeksiyonlar bebekte aktif enfeksiyon bulguları ile karşımıza gelebilir. Ayrıca doğum sırasında annenin vücut sıvıları ile temas ve doğum sonrası anne ile yakın temas halinde olmaları nedeniyle yenidoğanların annelerinin geçirdiği enfeksiyonlardan etkilenme potansiyelleri yüksektir.
Pandemi sürecinde bugüne kadar elde edilen veriler yenidoğan bebeklere SARS-CoV-2 bulaşının daha çok doğum sonrası anneden veya çevredeki diğer bireylerden damlacık yoluyla (hasta kişiden öksürme, hapşırma veya konuşma sırasında ortaya çıkan ve virüsü taşıyan vücut sıvılarının etrafta bulunan diğer kişilere ulaşması) olduğunu göstermektedir. Anne karnında veya doğum sırasında bebeğe geçiş olup olmadığı halen tartışmalıdır. Az sayıda da olsa plasenta, anne rahminde fetüsü çevreleyen sıvı, fetüsün dokuları ve yenidoğanlarda solunum yolu örneklerinde SARS-CoV2 pozitifliği bildirildiği için geçiş olasılığı tam olarak dışlanamaz. Ancak doğum öncesi dönemde anneden bebeğe geçişin çok çok nadir görüldüğü ve klinik öneminin fazla olmadığı söylenebilir. Erken gebelikte geçirilen Covid-19 enfeksiyonu gebelik kayıpları veya doğumsal anomalilerle doğrudan ilişkilendirilememiştir. Gebeliğin son aylarında enfeksiyonu geçiren annelerde erken doğum ve sezaryen oranları normal popülasyona göre daha yüksektir. Gebelikte SARS-CoV-2 enfeksiyonu tek başına erken doğum ve sezaryen sebebi değildir. Ancak ağır COVID-19 enfeksiyonu varlığında anne ve bebek sağlığı göz önüne alınarak erken doğum kararı alınması gerekebilir. Anneden bebeğine doğum sırasında SARS-CoV-2 geçişi hem vajinal hem de sezaryen doğumda beklenen bir durum değildir. Vajinal doğum sırasında anne salgılarıyla temasın bebeğe bulaşmayı arttırdığını gösteren veri yoktur. COVID-19 enfeksiyonu olan gebelerde vajinal doğum güvenli kabul edilmektedir. Normalde %10 civarında olan prematüre doğum oranlarının COVID-19 enfeksiyonu saptanan gebeliklerde %15,7-47 olduğu bildirilmiştir. Doğum sırasında enfeksiyonu geçirmekte olan annelerden doğan bebeklerin erken doğum, solunum sıkıntısı, beslenememe ve düşük doğum ağırlığı nedeniyle yenidoğan ünitesine yatırılma oranları fazladır. Bebeklerde görülen bu bulgular virüsün doğrudan etkisinden çok prematüre doğmuş olmalarıyla ilişkilidir.
Doğum sonrası hastanede anne ve bebeğin aynı odada kalması (“rooming-in”) anne bebek bağlanmasını ve emzirmeyi destekleyen bir uygulamadır. Pandeminin başlarında COVID-19 enfeksiyonu olan annelerden doğan bebeklerin anneden ayrı bir alana alınarak izole edilmesi önerilmekteydi. Güncel yaklaşım doğumdan sonra anne-bebek çiftlerinin birlikte yatırılması yönündedir. Anne bebeğini emzirmesi, beslemesi veya bakımı esnasında maske takmalı ve el hijyenini sağlamalıdır. Annelerin bakım verirken uygun şartları sağlaması durumunda hastanede bebekleri ile aynı odada tutulmalarının enfeksiyon geçişini arttırmadığı gösterilmiştir. Bebek bakımı ve emzirme dışındaki zamanlarda bebeklerin anneden en az 1,8 metre uzakta yatırılması önerilmektedir. Ağır hasta olup bakım veremeyecek durumdaki annelerin bebeklerinden ayrılması gerekebilir. Bu durumda bebek diğer yenidoğanlardan ayrı bir alana alınır. Bebeğin bakımı enfeksiyonu olmayan, kişisel koruyucu ekipman kullanımı ve el hijyeni konusunda bilgilendirilmiş başka bir aile bireyi tarafından gerçekleştirilebilir. Eve taburculuk sonrası da annelerin bebek bakımı sırasında maske, el hijyeni ve mesafe önlemlerine devam etmeleri gerekir. Önlemleri bırakmak enfeksiyonu semptomsuz geçiren annelerde tanıdan sonra en az 10 gün, semptomatik geçiren annelerde ise semptom başlangıcından itibaren 10 gün geçmiş olması (ağır hasta olanlarda 20 gün), ilaçsız 24 saattir ateşinin olmaması ve diğer bulgularda gerileme olması gerekmektedir. Bebekleri toplum kaynaklı enfeksiyonlardan korumak için eve mümkün olduğunca misafir kabul edilmemeli ve ev halkı dışındaki kimseler maskesiz bebekle aynı odada bulunmamalıdır.
Sayısız faydaları nedeniyle anne sütü tüm bebeklerde olduğu gibi COVID-19 enfeksiyonu olan annelerin bebekleri için de ilk tercih edilmesi gereken besindir. Anne sütünün faydaları potansiyel bulaşma ihtimalinin getirdiği riskten çok daha fazladır. Anne sütü antikorlar dahil olmak üzere birçok enfeksiyon önleyici bileşen içermektedir. COVID-19 enfeksiyonu olan anne, sütü aracığı ile bebeğine antikor aktararak enfeksiyondan pasif korunma sağlayabilir. Bu nedenlerle Dünya Sağlık Örgütü, Amerikan Pediatri Akademisi ve Türk Neonatoloji Derneği gibi birçok otorite COVID-19 enfeksiyonu olan annelerin korunma önlemleri aldıktan sonra bebeklerini emzirebileceklerini veya bebeğe sağılmış süt verilebileceğini bildirmektedir. Emzirme öncesi anne el hijyenini sağlamalı ve emzirme esnasında maske kullanmalıdır. Sağılmış anne sütü kullanılacaksa; anne sütünü sağmadan önce maske takıp el hijyenini sağlamalıdır. COVID-19 enfeksiyonu olan annenin aldığı tedaviler de anne sütü kullanımı açısından önemlidir. COVID-19 vakalarında kullanılan hidroksiklorokin, azitromisin, oseltamivir, lopinavir, remdesivir ve ritonavirin emzirme ile uyumluluğu bildirilmiştir. Favipiravir kullanımı ise gebelerde ve emziren annede önerilmemektedir (5). Annenin favipiravir kullandığı süre boyunca sütünü sağarak laktasyonun devamlılığını sağlaması önerilir. Sağılan süt atılır ve bebek bu süre boyunca formula ile beslenir. Tedavisi tamamlandıktan sonra anne emzirmeye başlayabilir.
Pandemi sürecinde bir yandan COVID-19 enfeksiyonu ile ilgili bilgi birikimi artarken diğer yandan mutasyonlarla virüs karakter değiştirmekte, aşılanma ve yeni tedavilerin devreye girmesi ile birlikte hastalığın epidemiyolojisi sürekli değişmektedir. Buna paralel olarak yenidoğan bebeklerin yönetimini ele alan rehberlerde zaman içerisinde önemli değişiklikler olmuştur ve olmaya devam edecektir.