BEBEKLERİ PREMATÜRE OLARAK DÜNYAYA GELEN AİLELER DENEYİMLERİNİ ESOGÜ HASTANESİ İÇİN ANLATTILAR
16.11.2023
Öne çıkan görsel

Dünyada ve ülkemizde prematüre bebekler ve sorunları ile ilgili farkındalık yaratmak amacıyla 2011 yılından bu yana 17 Kasım ‘’Dünya Prematüre Günü’’ olarak kutlanmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü, 37. gebelik haftasından önce dünyaya gelen bebekleri "prematüre" olarak tanımlamaktadır. Tüm gebeliklerin yaklaşık %10’u anneye veya bebeğe ve bazen de tam belirlenemeyen nedenlere bağlı olarak prematüre doğumla sonuçlanır. Doğum, bebeğin dünyaya gelmesi ile kutlanan bir gündür ancak bu durum erken doğum ile bebek sahibi olan ailelerde biraz farklı yaşanır. O gün hem aile hem de bebek için zorlu bir yaşam mücadelesinin başladığı gün olur. Prematüre bebeğin uzun süren yenidoğan yoğun bakım süreci aileler için belirsizlikler, duygusal iniş çıkışlar ve adrenalin yükselmeleri ile dolu yorucu bir deneyimdir. Bu yönüyle bir lunapark treni yolculuğuna benzetilir. Dünya Prematüre Günü aslında hem konu ile ilgili bilinçlendirme ve önlemler konusunda bilgilendirme, hem de prematüre bebek ailelerini anlama amacını taşır. Bu yıl Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Hastanesi Neonatoloji Bilim Dalı olarak prematüre bebek ailelerinden bebekleri yenidoğan yoğun bakım ünitesinde yattığı süreçte yaşadıkları deneyimlerini ve duygularını bizimle paylaşmalarını istedik. Kendi kalemlerinden prematüre bebek ailelerinin hikâyelerini sizlerle paylaşıyoruz.

27 hafta, 785 g doğan Ö.İ.T.  bebeğin ailesi

Prematüre bebek ailesi olmak birlikteliğinize doyamadığınız bebeğinizle, hiç bilmediğiniz yabancı bir dünyaya yaptığınız zorunlu bir yolculuk gibidir. Bu yolculukta hayat arkadaşına canınıza sarılırken en yoğun hissedilen duygu ise çaresizliktir. Sonrası çokça dua, sevinç, hüzün ve ilk defa tattığınız anlam veremediğiniz bir duygu fırtınası…

Makinalarla yaşama tutunan o minik mucizeye bakmaya başlıyorsunuz ve ne kadar güçlü olduğuna her gün bir kez daha hayran kalıyorsunuz. Bu süreçte biz prematüre ailelere destek olan doktorlarımıza, yavrularımıza kendi bebekleri gibi bakan yoğun bakım hemşirelerine ve tüm ESOGÜ Hastanesi personeline minnettarız.

22 hafta, 550g doğan S.E.Y. bebeğin annesi

İnsanın hayatında belirli dönüm noktaları vardır. Benim dönüm noktam ise bebeğimin doğduğu tarih oldu. Gece uykumda rahatsızlandım ve en yakın hastaneye gittik. Hastanenin koridorlarından içeri ağlayarak girdim kendimi tutamıyordum. Doktor kontrollerimi yaptıktan sonra 4 cm açılmam olduğunu ve bebeğimin doğum kanalına girdiğini söyledi. Beni üniversite hastanesine yönlendirdiler. O yol nasıl geçti bilmiyorum daha çok erkendi çok küçüktü bebeğim olmazdı olamazdı... 

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Hastanesine geldik beni yoğun bakıma aldılar. 2 gece yoğun bakımda kaldım ve enfeksiyonun çoğaldığı için doğuma almaları gerektiğini söylediler. 22 haftalık mucizem normal doğumla dünyaya geldi.  Miniğim 550 gram ve 22 cm boyundaydı. Doğduğu andaki ağlama sesi ve o küçücük bedeninin bana verdiği umut o kadar fazlaydı ki o an içimden “Annem seni hiçbir zaman yalnız bırakmayacağım” dedim. O çok küçük olduğu için onu kuvöze aldılar bende odadaydım sabaha kadar dua ettim mucizemin yaşaması ve sütümün gelmesi için. Dört gün boyunca onu görmeye gittim ve 5. gün sütümü vermek istediler 1 ml süt verdim oğluma dualarım kabul olmuştu.

Yine bir gün oğlumu görmek için geldiğimde ameliyat olması gerektiğini söylediler. Çocuk cerrahı ile görüştüğümüzde bağırsağında kaçak olduğunu ve kolostomi açılması gerektiğini öğrendik. Küçük doğduğu için ameliyatın riskli olabileceğini biliyorduk. Bebeğimizi ameliyata girmeden önce görmek istedik. Gittiğimizde gözleri açıktı. İlk defa açmıştı gözlerini, bu ben sağ salim çıkacağım demekti bana göre içim umutla dolmuştu. Ameliyat iyi geçmişti haftada iki gün ayrıntılı bilgi veriyorlardı. Yaşamasının zor olduğunu çok küçük olduğunu biliyorduk ama umudumuz hep vardı. Hiçbir gün yalnız bırakmadım onu bir gün yine oğlumu görmeye gittiğimde kucağıma vereceklerini söylediler çok mutlu oldum. Onu ilk kez kucağıma aldığımdaki duyguyu tarif edemem mükemmel bir şeydi kokusunu içime çekmek her şeye değerdi. Oğlum 2 kiloya geldiğinde tekrar ameliyata aldılar. Bu operasyondan sonra artık her şeyimiz düzene girmişti, zamanla solunum cihazından ayrıldı. Kuvözde oksijen almaya devam etti. Zaman geçtikçe umutlarım artıyordu. Emzirme çalışmalarına başladık. Bu süreçte ben de hastanede bir süre kaldım ve yavaş yavaş birbirimize alıştık. 178 günün sonunda oksijen desteğiyle evimize çıkabildik. Benim minik mucizem şimdi 1.5 yaşında. Biz umudumuzu hiç kaybetmedik sizlerde umudunuzu kaybetmeyin. Mucizelere inanın...

27 hf, 680 g, Ö.A bebeğin annesi

Bir bayram sabahı ailem ile bayram kutlayacakken bir anda rahatsızlandım. Hamileliğim 27. haftasında aşırı karın ağrısı ve kusma şikâyeti ile hastaneye gittim. Doktorlar karnımdaki suyun çoğaldığını ikiz bebeklerimden birinin kilosunun ilerlediğini diğerinin ise gerilediğini söylediler, doğuma almak istediler. Üniversite hastanesinde 27+4 haftalık iken 04.05.2023 tarihinde iki tane meleğim dünyaya geldi. Bebeklerimden biri 680 g, diğeri ise 860 gramdı. Doğumdan beş gün sonra bebeklerimden birini kaybettik. Gözüm o an hiçbir şeyi görmedi, nasıl sabredeceğim diye düşündüm. Ama Allah’ım o gün bana nasıl sabredeceğimi gösterdi. Diğer bebeğim aynı gün makinadan ayrılabildi, hayata, bir umuda tutunmam için bir nedendi bu. Yavrum o kadar küçüktü ki, yaşaması mucizeydi,  bağırsaklarında sindirim olmuyordu, çok az beslenebiliyordu, ameliyat olması gerektiği söylendi. Ne kadar korksak da bebeğimizin iyiliği için bunu yapmalıydık. Ameliyattan sonra yavrumun içtiği anne sütü miktarı artmıştı bu durum bizi mutlu ediyordu. Sürekli onun yanındaydım, her gün bıkmadan usanmadan gittim. Yavrumla ten tene temas (kanguru bakımı) yapabildiğimiz günlerde hem ben hem de yavrum çok mutlu oluyorduk, bunu hissediyordum. 110 gün boyunca ablası ve babası ile hiç umudumuzu kaybetmeden her gün onun eve gelişini bekledik. Zor bir bekleyişti bu ama sonu güzel olacak biliyorduk. Bu süreçte doktorlarımız hemşirelerimiz diğer çalışanlar bize çok destek oldular bu desteklerini asla unutmayacağız. Her gün şükrediyorum. Siz de inanın, umudunuzu asla kaybetmeyin.

26 hafta, 1060g doğan, E.K. 1225g doğan K.K. ve 835 doğan K.K. bebeklerin annesi

Hani bazı sabahlar uyanırsın puslu bir havaya, karanlık bir gökyüzüne, güneş doğmuş ama tam da kendini gösterememiştir, onu gölgeleyen gri bulutların arasından sıyrılamamıştır ışığının onca gücüne rağmen. Yağmur vardır ama rüzgârdan ağaçlar yatıp kalkıyor bir şeyler uçuşuyordur dışarıda. Canın hiçbir şey yapmak istemiyordur. Tam da böyle bir sabah gibiydi sizin doğduğunuz gün hissettiklerim. Çok mutlu olmam gerekiyordu ama çok erkendi. Bahar gelecekti biliyordum ama o kasvetli sabahlarda nasıl zaman geçmiyorsa hayatımıza geldiğiniz ilk günler de öyle geçmedi be güzel oğullarım. Şimdi ne ara 3 yaş oldunuz siz? Nasıl imtihanlardan geçtiniz güneşli günleri görmek için bir bilseniz. İyi ki varsınız, iyi ki, iyi ki anneliği bana tattırdınız. Size çok ama çok teşekkür ederim. Bu yolda beraber çok tökezleyeceğiz ama beraber büyüyeceğiz güzel yavrularım. Siz benim şükrünü asla layığıyla yapamadığım ve yapamayacağım dünya nimetlerimsiniz. Sayfalar dolusu yazmak isterim ama en sonunda hep sizin için ‘iyi ki varsınız sizi çok seviyorum’ düşer kalemimden. Çok ama çok sevdiğim oğullarım can parelerimle 3 yaş hatıramdır. Sizi çok seven anneniz.

29 hafta, 1450g doğan A.A.Ö. bebeğin annesi

Daha doğuma aylar varken, hazırlıklar yapmaya devam ederken bir gece aniden karnım ağrımaya başlayınca anladım bir şeylerin ters gittiğini ve doğum olana kadar durmayacağını. Çünkü daha 29 hafta 1 günlüktü. Kızlarım da 26 hafta 7 günlük doğmuştu ve neler yaşadığımı daha unutmamıştım. Hemen eşimi uyandırdım, hastaneye gittik.  Hastanede açılmam olduğunu ama endişe etmememi söylediler. Yenidoğan yoğun bakım ünitesi olduğu için hemen Kütahya’ya sevk edildim. Tansiyonumun yüksek olduğunu ve düzelmediğini öğrendim. Psikolojim berbattı, ağrılar devam ediyordu, çocuklarım evde kalmıştı, eşim güya yanımdaydı ama onu göremiyordum. Alt üst olmuştum. Tedaviye rağmen düzelmediğim için Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Hastanesi Kadın Doğum yoğun bakım ünitesine sevk edildi. O gece baygın gibiydim ama hemşirelerin sevecenliği beni rahatlattı. Açılmam giderek artıyordu ve artık bitmiş durumdayım. Hocalarımız bebeğin sağlığı için beni sezaryen doğuma almaya karar verdiler. Çok korkuyordum ilk defa bir ameliyat olacaktım. Hemşireler beni sakinleştirdi ve bebeğim saat 10.03’de 1450 gram olarak doğdu. Sonra ben yukarı odaya alındım, ellerim bomboş odaya yerleştim. Doğum yapmıştım ama bebeğim ellerimde değildi. Ayağa zor kalkıyordum, çok ağrılarım vardı. Toparlanıp bebeğime süt sağmam gerekiyordu. Başlarda sütüm geldi, çok sevindim ama zamanla azalmaya başladı. Kütahya’da yaşadığım için ve evde de küçük çocuklarım olduğu için çok zordu gelip gitmek. Bu süreçte çok yıprandım. Sadece bebeğimin durumu iyi olduğu için Allah’a şükrediyorum. Bebeğim 40 günlük olunca yeni doğan servisi-1’e çıktı. Her gün onu emzirmeye gelip gidiyorum. Esra hemşire beni çok motive ediyor ve her ağladığımda bana moral veriyordu. Bebeğime benim kadar iyi davranan bütün hemşireler; hepsine çok teşekkür ederim, inşallah yakın zamanda sağlıkla çıkarız. 

25 hafta 380g doğan M.Ö ve 650 g doğan A.Ö. bebeklerin annesi

Ölümle yaşam arasındaki ince çizgide yaşamın kıyısında hayata tutundular güzel yavrularım, tüm olumsuzluklara ve zorluklara rağmen hayatımıza umut oldular. Minicik elli, küçücük yürekli büyük kahramanlar onlar... Şimdi büyüdüler okullu oldular. Bu günleri gördüğümüze şükrediyoruz. Emeği geçen tüm doktor ve hemşirelere teşekkür ederiz iyi ki varsınız.